"Efendiler! Bu binanın çatısı altında ne mutlu, ne tatlı anılarımı canlandırıyorum!"
-mustafa kemal atatürk
El Sanatları
Afyonkarahisar’da El Sanatları: Sessiz Ustaların İzinde
Afyonkarahisar, yalnızca termal kaynakları ve tarihi yapılarıyla değil, el emeğiyle yoğrulmuş zanaat kültürüyle de yaşayan bir şehir. Kuşaktan kuşağa aktarılan keçecilik, halıcılık, bakır işçiliği, taş oymacılığı ve ahşap sanatı, hem günlük yaşamı süsleyen hem de kültürel hafızayı yaşatan üretimler sunar.
Bu sanatlar sadece birer “ürün” değil; geçmişin izlerini taşıyan, sabırla ve sessizlikle işlenen kişisel hikâyelerdir. Her düğümde, her ilmekte, her çekiç darbesinde bir ailenin, bir mahallenin, bir ustanın kimliği saklıdır. Afyon’un çarşılarında, atölyelerinde ya da bir evin kuytu köşesinde; bu gelenek hâlâ nefes almaktadır.
Şimdi sözü, bu mirası yaşamış ve yaşatmış kişilerden biri olan babaanneme bırakıyorum...




Röportaj: "O zaman her elin bi işi, her işin bi sabrı vardı."
Tarih: Temmuz 2025
Yer: Çay, Afyonkarahisar
— Babaanne, eskiden el sanatı çok olurmuş buralarda, sen neler hatırlıyon?
— Heee yavrum, biz çocukken her evin bi zanaatı olurdu. Kimisi halıcılık bilirdi, kimisi keçe işlerdi, kimi de tahtayla uğraşırdı. Bi de öyle herkes her işi yapmazdı ha, usta ustaydı. Mesela bizim karşı mahallede Rahmi Usta vardı, taş oyma yapardı. Bi mezar taşı yapardı, sanırsın yazı değil de dualar inerdi üstüne. Elin çekiç tutuşu bile başka olurdu.
— Halı dokuyan olur muydu Çay’da?
— Olmaz mı? Hele Şuhut tarafına bi git, her evde tezgâh olurdu. Bi de desenler vardı; koç boynuzu, nazar boncuğu… Onlar öylesine desen değil ha, hikâyeyle yapılırdı. Halının ortasına bereket eli koyarlardı mesela, ev rızkıyla dolsun diye. Kızlar evlenmeden kendi çeyizlik halısını dokurdu. İlmek ilmek, sanki hayalini işlerdi içine. O halılar kolay kolay eskimezdi de, bi halı 40 yıl yaşardı.
— Keçecilik ne durumdaydı?
— Vallahi evladım, şimdi duysalar inanmazlar ama o zaman keçesiz kış geçmezdi. Hele Gazlıgöl tarafında, sabahın köründe kalkarlardı; sıcak su, sabun… Keçeyi döver döver yumuşatırlar, sonra üstüne desen sererlerdi. O desenler de öyle hazır değil ha, kendi kafasından uydururdu kadınlar. Bazen lale yapar, bazen kurt ayağı, bazen de sevdiği oğlanın isminin harfini gizliden işlerdi içine.
— Gençler ilgi gösteriyor mu?
— Göstermez mi oğlum… Ama neyleyecen, şimdiki çocuklar çabuk sıkılıyor. Bi işin sabrını çekmek zor geliyor. Hemen olsun bitsin istiyolar. Oysa bizde “yavaş işleyen el, doğru iş çıkarır” derlerdi. Şimdi bizim komşunun torunu var, üniversite bitirdi geldi, bi keçe atölyesi kurdu burada. O bile ilk başta suyu fazla ısıttı, keçe yandı. Dedim ki: "Evladım keçe bile insana benzer, çok haşlarsan dağılır..."
— Peki şimdi o eski ustalardan kalan bi şey var mı?
— Vardır elbet. Şimdi çarşının orda bi dükkân var, hâlâ bakır işlerler. Ben geçen sene gittim, çocuklar hâlâ Rahmi Usta’nın çekicini saklıyomuş, duvara asmışlar. Onunla iş yapmazlar ama ustalığını unutmamak için saklıyolar. O bile yeter bazen. Bi çekicin sesi bile bazen bi ömrü hatırlatır insana...




Öne Çıkan Geleneksel Zanaatler


Taş Ustalığı
İscehisar ve Çay civarında usta eller, mermeri murçla işler. Özellikle mezar taşlarında dua, isim ve süslemeler geleneksel sanatla birleşir. Her taş, sessiz bir hatıradır.




Keçecilik
Afyon’da keçe, yünle, sıcak suyla ve sabunla yoğrularak elde yapılır. Dövülerek sıkıştırılan keçe; döşek, beşik astarı ve giysi olarak kullanılır. Her desen, ustanın iç dünyasından izler taşır.
Bakır İşçiliği
Eski çarşılarda hâlâ tokmak sesleri duyulur. Kazan, ibrik ve tabaklar elde dövülerek şekillenir. Üzerlerine yöresel motifler işlenir; hem kullanılır hem sergilenir.